Toksik Pozitiflik/İyimserlik Nedir?

Pek çok kişinin genel eğilimi olumsuz atfedilen duyguları görmemek, bastırmak, sahiplenmemek hatta belki yok saymak olsa da her insanın içinde kıskançlık, haset, öfke, açgözlülük, korku gibi toplumca olumsuz atfedilen pek çok duygu bulunur. Hepimiz sadece mutluluk, tatlı heyecanlar, sevinç gözyaşları gibi olumlu duyguları deneyimlemek istesek de bu duygular kadar öfke, üzüntü gibi olumsuz duygular da yaşamsaldır. Aslında olumlu ya da olumsuz duygularımızın her biri bizler için kim olduğumuz ve yaptığımız şeyin anlamına dair birer pusuladır. Zira sevdiğimiz şeyler kadar sevmediğimiz şeyler de bizi tanımlar. Örneğin; öfkelendiniz çünkü belki haksızlığa uğradınız ya da maruz kaldığınız şeyden çok rahatsızsınız ya da belki yoğun bir anksiyete içerisindesiniz çünkü başarısız olmanın kabul edilemez olduğunu öğrenmişsiniz ya da depresyona girdiniz çünkü uzun zamandır kendi beklentilerinizi başkaları uğruna yok saydınız.

Stres, üzüntü gibi duyguların psikolojik sağlığımız hatta fiziksel sağlığımız için bile olumsuz etkileri olduğunu kanıtlayan onca çalışma olsa da toksik olan pozitifliğin de uzun vadede üzerinizde benzer sonuçları olacaktır. Peki nedir bu toksik pozitiflik? Kötü bir deneyim ya da hissinizden bahsettiğinizde muhtemel olarak “olumlu düşün olumlu olsun”, “senden daha kötü durumda insanlar var şükretmelisin.” vb şeyler duymuşsunuzdur. Peki, bu sözler size şefkat vermek, sizi anlamak, duygunuza eşlik etmek yerine yalnızca deneyiminizi mi örtmüyor muydu? Toksik pozitiflik; hayatın sadece olumlu atfedilen yön ve duygularına odaklanılarak; mutluluğun ve iyimserliğin aşırı ve ilgisiz şekilde genellenmesi, mutsuzluğu tetikleyebilecek her durumdan kaçınılması; bu yolla kişinin duygusal deneyiminin küçümsenmesi, inkârı, görmezden gelinmesi, geçersiz kılınması ve sonunda kişinin otantiklikten uzaklaştırılmasını ifade eder. Yani pozitif olma durumu bunlardan birine yol açıyorsa toksik hale gelir. Toksik pozitiflikte motivasyon, hayatın olumsuz yönleri ve zorlu/negatif duygular görmezden gelinerek etkisinin azalacağı ve daha mutlu olunacağı düşüncesi olabilir. Oysa duygusal süreçler ve beynimiz bu şekilde çalışmadığından bu durum ancak ötekinin yok sayılması, olumsuz atfedilen hisler nedeniyle utanç duyması, gerçek hislerin örtülmesi ve bastırılması, gerçek/sahici bir ilişki kurulamaması, kendine yabancılaşma ve kendiliğe olan bağın kaybı, başarısızlık inancı ve sosyal izolasyonla sonuçlanır. Yani sonunda daha iyi değil, daha “kötü” hissetmeniz anlamına gelir. Oysa terapide üzerine uzun süre çalışılıp kaynakları bulunmadığı sürece neredeyse her zaman duygular bu kadar iradi değildir. Üstelik bunu beklemek hiç de gerçekçi değildir. Olumsuz duygular görmezden gelindiğinde uzun vadeli tek sonuç, bu olumsuz duyguların daha da büyümeleri olacağı gibi duygunuzun size getirdiği bilgiyi de kaçıracak ve bu duyguyu görmemek için yaptığınız her hamlede hayatınızı daha da ele geçirecek ve kalıcılaşacaktır.

Unutmayın:

Hisleriniz geçerli ve “kötü” hisleriniz size belki de uzun zamandır görmezden geldiğiniz kendinizi artık dinlemeniz gerektiğine dair net mesajlar iletiyordur. Pozitif olmak, gerçeği bastırmak değil, sözel ve bedensel ifadelerle olumsuzu deneyimlemek ve bu deneyimin ardından kendiniz için iyi olanı ümit edebilmek ve buna açık olmaktır.