Imposter (“Sahtekâr”) Sendromu

Diğer insanların kişinin nitelikleriyle ilgili şişirilmiş bir algıya sahip olduğu düşüncesi, aslında hiç de nitelikli olmadığının ortaya çıkarılacağına dair bir korku ve başarıları dış faktörlere atfetmekte ısrarcı bir eğilim olarak tanımlanan “sahtekâr” sendromu, 1978 yılında Suzanne Imes ve Pauline Rose Clance isimli iki psikolog tarafından işlerinde üst düzey yerlere gelmiş 150 kadın ile gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda kavramsallaşmıştır. Bu psikologlar çalışmaya aldıkları 150 kadının geldikleri iyi yerlere rağmen başarılarına şüphe ile yaklaşarak azımsamaları ve kendilerini takdir edemediklerini saptamışlardır. Daha çok kadınlarda gözlemlenmesi, kadınları pasifize eden ve aşırı kısıtlayan toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında düşünüldüğünde hiç de şaşırtıcı olmayan bu sendromun, cinsiyet ve yaştan bağımsız olarak insanların %70 tarafından deneyimlendiği düşünülmektedir. Aslında hiç de öyle başarılı olmadıklarının sonunda ifşa olacağı, “foyalarının ortaya çıkacağı” korkusuyla sosyal izolasyondan depresyona kişiye oldukça sıkıntı verebilecek sonuçları olabilen “sahtekâr” sendromu; kişinin elde ettiği başarıların nitelik, yeterlilik ve yeteneklerinin ya da alın terinin bir sonucu değil de tesadüfen, şansı yaver gittiğinden, sadece zamanlamanın doğru olduğundan ya da sadece diğerlerinden daha çok çaba harcadığından –dolayısıyla onun kadar çalışan herkesin zaten bunu elde edeceğinden- ortaya çıktığına inanarak başarılarını küçümsemesi durumudur. Kişi bu sendroma sahip olduğunda başarılarına yönelik bunları hak etmiyorum, bir hata olmalı, bunu elde etmek için bir şey yapmadım, burada olmaya hakkım yok, bunu hak etmek için yeteri kadar çalışmadım, yeterli niteliklere sahip değilim, ben yaptıysam herkes yapar, çok yardım aldım gibi gerçekliği çarpıtan inançlara sahiptir. Elbette sosyal onay almak ve takdir edilmek için bir strateji olarak kullanılan durumlar dışlanmalıdır.

Bu yanlış inançların ortaya çıkması ve sürdürülmesinde çeşitli faktörler rol oynar. Düşük özgüven, nesnel başarı ölçütleriyle değerlendirilen işlerde çalışma, yatkınlaştırıcı kişilik özellikleri, kültürel etkenler, ebeveyn tutumları, başarının içselleştirilememesi, hatalara aşırı odaklanma, mükemmeliyetçilik, diğerlerinin başarılarının aşırı yüceltilmesi, yetersizlik hissi, kendini sabote edici davranış örüntüleri, rekabetten korkma, kendiliğin gerçekçi değerlendirilememesi, başarıdan korkma, her şeye ve herkese yetişen bir süper insan olma çabası, olumlu olanı dışa atfetme, kadın olmak bazı risk faktörlerindendir. Yine araştırmalar, ailelerindeki beklentileri aşmak için çok çaba sarf eden, aile içi normları yıkan bir hayat tarzıyla kara koyun olarak etiketlenen, ebeveynleri aşırı kontrolcü olan ve başarı konusunda baskıcı davranarak aşırı takdir eden ve etmeyen, kardeş ya da aile içindeki herhangi birinin “çok başarılı”, “parlak çocuk” olarak etiketlenmesiyle kişinin başarılarına karşı seçici körlük gösterilerek asla diğeri kadar takdir edilmeyen kişilerin daha çok “sahtekâr” sendromu belirtileri gösterdiği bulgulamıştır. Örneğin; ebeveynleri tarafından abisi her zaman çok zeki, başarılı olarak örnek gösterilen bir kimse, kendisi de aynı onay ve takdiri alabilmek için çok çalışsa da içten içe ailesinin haklı olduğuna inanabilir ya da aşırı kontrolcü ve koruyucu tutumlara sahip ebeveynlere sahip kişiler, deneyimleri kısıtlanarak sadece ailenin izin verdiği deneyimlere sahip olduğundan, başarılı olduğunda kendini sahtekâr olarak görebilir ve hatta yeni deneyimlere kendini kapatabilir.

Imposter (“sahtekâr”) sendorumuna sahip olmanız durumunda; seviyenizin altı işlere başvurma, hak ettiğiniz maaş düzeyinden aşağıda çalışma, iş yerinize sınır aşımına izin verme ve aşırı bağlılık, düşük iş tatmini, koşulları tatmin edici bir işte kalamama, tükenmişlik gibi stresli, istismar eden, adil olmayan durumlar içinde bulunabilirsiniz. Peki, bu sendroma sahipseniz ne yapabilirsiniz? Öncelikle sorunun adını koyabilmek ve farkında olmak ilk aşama olmalı. Sonrasında bu durumu normalleştirmeye ve anlamaya çalışın. Bunu yaşayan tek kişi olmadığınızı kendinize hatırlatın. Şimdi ise farkındalığınızı bir üste taşıyalım ve değişim için adımlar atalım. Yapabileceğiniz pek çok şey var! Örneğin; her başarınızı kutlamaya çalışın, kendinizle pozitif konuşmayı deneyin, perspektifinizi değiştirmeye çalışın, kendinize hata yapabilme özgürlüğü verin, iyi olduğunuz yönleri fark edin ve kendinize sık sık hatırlatın, hala inanmıyorsanız başarılarınızı listelemeyi deneyin, yakın çevre ile bu sıkıntınızı paylaşarak destek alın, kendinize yakın bir arkadaşınız bu durumu yaşıyor olsa ona neler söyleyebileceğinizi ve neden kendinize bu şefkati göstermediğinizi sorun, hala baş edemediğinizi düşünüyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından her zaman destek alabilirsiniz.

*Imposter Sendrom Test